Lokman Dede iyiden iyiye yaşlanmıştı. Yaşı 80’e dayanmıştı. Gözleri artık eskisi gibi görmüyor, kulakları da daha ağır işitiyordu. Yemeğini bile yemekte zorlanıyordu. Üstüne başına döküyor, sofrayı kirletiyordu. Eşini kaybedeli de yıllar olmuştu. Bu nedenle de oğlu Adem’in yanında kalıyordu. Bu davranışlarına oğlu ve gelini kızıyor ve iyi davranmıyorlardı. Evde sadece Yusuf Ali ve Azra Begüm Dedelerini seviyorlardı. Yusuf Ali ve Azra Begüm dedesinin bu durumuna çok üzülüyor ve annesi ile babasının bu sert tutumuna çok kızıyorlardı.
Bir akşam yine yemek için sofraya oturdular. Lokman Dede, ekmeğe uzanayım derken, elbisesinin kolu tabağına takıldı ve yemek tabağını yere düşürdü ve tabak kırıldı. Sofra kirlenmiş, etraf yemek artıkları olmuştu. Gelinin bu duruma çok kızdı. Bağırdı çağırdı. Bu olayın ardından Lokman Dede, odasına çekildi. Karnı çok aç olmasına rağmen bu olayın ardından yiyecek hali kalmamıştı. Odasına geçen Lokman Dede, Ağlıyor ve Allah’a yalvarıyordu. “Allah’ım benim ölümüm hayırlıysa beni öldür, yaşaman hayırlıysa yaşat. Çünkü artık gelinime ve oğluma yük olmak istemiyorum” diye Allah’a yalvarmış.
Ertesi gün oğlu Adem bey elinde tahta çanak ve kaşıkla eve geldi. Lokman Dede’yi de evin bahçesindeki eski küçük barakaya taşıdılar. Artık Lokman Dede bu eski barakada kalacak ve yemeklerini bu tahta çanak ve kaşıkla yiyecekti.
Yusuf Ali ve Azra Begüm bu duruma çok üzüldüler. Dedelerinin bu şekilde dışlanmasını bir türlü kabullenemiyorlardı. Annesi ve Babası neden böyle yapıyorlardı ki? Bir gün gelecek onlarda yaşlanacak ve Lokman Dede gibi olacaklardı. Onları da eli ayağı tutmaz olacaktı. Bunu nasıl anne ve babasına anlatabilirlerdi bilemiyorlardı. Beraberce düşündüler ve bir çözüm yolu buldular.
Babaları Adem beyin işe gitmediğini bir gün Yusuf Ali ve Azra Begüm bir kaç tahta parçası ile birlikte eve geldiler. Ellerine birer tane bıçak alıp onları sıyırmaya ve oyamaya başladılar. Bir yandan da annesi ve babasına bakıyorlardı. Annesi ve babası çocuklarının ne yapmaya çalıştığını merak ediyorlardı. Anneleri Özlem Hanım merakla sordu:
-“Bu tahtalar ile ne yapıyorsunuz Azra Begüm?”
Azra Begüm:
-“Tahta Çanak ve Tahta Kaşık yapıyorum”
Annesi:
-“Tahta Çanak ve kaşıkları ne yapacaksınız”
Azra Begüm:
-“Sizin İçin yapıyoruz Anne. Sizde yaşlanınca Lokman Dedem gibi ihtiyaç duyacaksınız onun için yapıyoruz.”
Annesi:
-“Bizim için mi?”
Azra Begüm:
-“Evet Sizin İçin.”
İkisinin de yüzü kıpkırmızı oldu, söyleyecek tek kelime bulamadılar. Yaptıklarından pişman oldular. Hemen Lokman Dede’nin yanına gidip ondan özür dilediler. Bilge Dede’yi tekrar yanlarına alarak onu bağırlarına bastılar. Ve bir arada mutlu mesut yaşadılar.
EN GÜZEL TÜRK MASALLARI İÇİN BİZİMLE KALIN..