Masal Sarayı

En güzel çocuk masalları, çocuk hikayeleri, keloğlan masalları ve daha fazlası sitemizde.

Tellal İle Tellak Masalı

Bir zamanlar, uzak bir köyde, birbirinden farklı iki adam yaşarmış: Biri tellak, diğeri ise tellal. Tellak, köyün hamamında çalışan, insanları yıkayıp, rahatlatan bir adamdı. Her gün hamama gelen köylüleri temizler, onları yıkar, bazen de onlara öğütler verirdi. Tellal ise, pazarda bağırarak mallarını satmaya çalışan bir ilancıydı. Her sabah pazara gider, çarşıyı inleten bağırışlarla ürünlerini tanıtır, halkı alım yapmaya çağırırdı.

Bir gün, tellak ve tellal bir araya gelmişler. Her ikisi de farklı dünyaların insanlarıydı, fakat bir şekilde yolları kesişmiş. Tellak, tellala bakıp gülümsemiş:

“Senin işin gerçekten zor olmalı,” demiş. “Sürekli bağırarak çarşıda mal satmaya çalışıyorsun. Herkes seni duyar ama kimse seni dinlemez. Gözlerindeki yorgunluk her geçen gün daha da artıyor.”

Tellal, tellak’ın sözlerine karşılık vermiş:

“Ah, dostum, senin işin de kolay değil. Hamama girenleri yıkayıp paklamak güzel görünse de, o kadar su ve ter içinde olmak, gerçekten zordur. İnsanlar seni geçip giderken, adını bile anmazlar. Herkes bir an önce hamamdan çıkıp gitmek ister, sen ise hep orada kalırsın.”

Bu sözlerden sonra, ikisi de birbirlerini biraz daha dikkatle dinlemişler. Derken, tellak bir öneri sunmuş:

“Gel, bir yarış yapalım. Bakalım, senin çarşıda bağırarak sattığın mallar mı, yoksa benim hamamda yaptığım iş mi daha değerli? Her ikimizin de bu kadar çaba sarf ettiğine göre, hangimizin işi daha kıymetli, bunu öğrenelim.”

Tellal, bu teklifi kabul etmiş ve ikisi de belirli bir gün için hazırlık yapmışlar. O gün geldiğinde, tellak hamamını hazırlamış, tellal ise pazarda hazırlıklarını tamamlamış. Her ikisi de kendi alanlarında çalışmalarını sürdürmüş.

Pazar sabahı geldiğinde, tellal büyük bir bağırışla mal satmaya başlamış:

“Bu güzel elmalar! En taze, en lezzetli elmalar! Hadi gelin, fiyatlar uygun! Alın, alın!”

Bir yandan da köylüler neşeyle etrafında toplanmışlar, elmaların taze olduğunu düşünüp satın almak üzere sıraya girmişler. Ancak, tellal, her zaman olduğu gibi kalabalığı yönlendiremiyor ve alıcıları memnun edemiyormuş.

Öte yandan, tellak hamamda çalışırken, gelen bir müşteri girmiş. Tellak, müşterisini dikkatlice yıkayıp paklamış, hizmet etmiş. Müşteri, tellak’ın bu ilgisinden oldukça memnun olmuş ve teşekkür ederek hamamdan çıkmış. Tellak, ona son bir öğüt vererek gülümsemiş.

Gün sonunda, tellak ve tellal birbirlerine dönüp, günün değerlendirmesini yapmışlar. Tellal, kendi pazarlama işinin aslında çok da değerli olmadığını anlamış. Sürekli bağırmak, sürekli insanları yönlendirmek bir yere kadar işe yarıyormuş. Ama insanlara sadece satmak değil, aynı zamanda onları dinlemek, onlara değerli bir hizmet sunmak gerektiğini fark etmiş.

Tellak ise, hizmetin değerini bir kez daha kavramış. İnsanları sadece fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da rahatlatmanın ne kadar önemli olduğunu anlamış. Yıkadıkça, insanların hem bedeni hem de ruhu huzura eriyormuş.

Sonunda tellak, tellala şöyle demiş:

“Görüyorsun, aslında bizim işimiz de birbirine benziyor. Hem bedene hem ruha değer katmalıyız. Fakat ne olursa olsun, doğru hizmetin, samimiyetin ve insanların huzurunun önemi hiçbir şeyle ölçülemez.”

Tellal, başını sallayarak kabul etmiş ve ikisi de, bu dersle hayatlarına devam etmişler. Artık ikisi de işlerine daha farklı bir gözle bakıyorlarmış. Hem tellak hem de tellal, insanlara değer katmanın ve her işte samimi olmanın ne kadar önemli olduğunu her zaman hatırlamışlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to top