Bir gün Hz. Ali Efendimiz, namaz kılmış giderken müşriklerden biriyle karşılaşır. Müşrik Hz. Ali Efendimize şöyle der:
“Ya Ali! Şu sizin halinize bakıyorum da düşünüyorum. Ahiret var, insan bu dünyada yaptıklarından bir bir hesap verecek diye, namaz kılıyorsunuz, oruç tutuyorsunuz; Cennet var, Cehennem var diyorsunuz… Ben bunların hiç birine inanmıyorum. Hem aramızda ne fark var, sen de yaşıyorsun, ben de yaşıyorum. Sizin bu kadar çabanız nedir? Her gün vaktinde namaz kılacağım, oruç tutacağım diye bu kadar çaba niye?
Hz. Ali Efendimiz bütün bunları vakar ve sükûnetle dinledikten sonra şu cevabı verir:
“Ey koca kâfir! Farzet ki, öldükten sonra dirilmek yok.(Var ya) Bizim imanımız var. Farzet ki senin dediğin gibi dirilmek yok. Senin dediğin çıkarsa, o zaman ben bu yaptıklarımdan ne kaybederim. Namaz kılıyorum, dinimin emrini yerine getiriyorum, oruç tutuyorum. Bunlar benim kulluk vazifemdir. Bundan dünyada hiçbir zarar görmüyorum. Ahirette bir zararım olur mu, ne dersin?
Adam biraz düşündükten sonra, olmaz, dedi.
Oruç tutuyorum. Burada senin gözünde bir zarar görüyor musun? Hayır der. Zekât veriyorum, hem dinimin emrini yerine getiriyorum, hem de fakir, muhtaç insanlara yardım etmiş oluyorum. Bundan benim kaybım olur mu? Ne dersin? Kâfir hayır, olmaz, der.
Ya ahiret varsa! Burada yaptıklarından hesap varsa, imandan, namazdan, oruçtan, zekâttan haktan, hukuktan, insan yaptığı işlediği her davranıştan hesaba çekilirse, ya bütün bunlar varsa! Ki var. O zaman ey koca kâfir, o zaman senin halin nice olur?
Ömrünü puta tapmakla geçiren ihtiyar müşrik, uzun uzun, derin derin düşünmeye başlar… Ve Hz. Ali’nin önüne diz çökerek:
Ya Ali! Evet, varsa der! Sizin dediğiniz gibiyse!…
Öldükten sonra yeniden dirilir, Allahın huzuruna çıkarsam o vakit benim halim nice olur? der ve derhal iman eder.
EN GÜZEL DİNİ MASALLAR İÇİN BİZİMLE KALINIZ..