Bir zamanlar büyük bir vadi içinde yemyeşil bir köy varmış. Bu köyde oğlundan hiç memnun olmayan çok zengin bir tüccar yaşarmış. Oğlan genç olmasına rağmen bu yaşına kadar hiçbir zeka…
Çok uzak diyarlarda kış mevsimi geldiğinde yağmaya başlayan kar adeta ilk bahar aylarına kadar hiç durmadan devam edermiş. Bu durum ise doğada özgürce yaşayan geyiklerin, tavşanların, kurtların yiyecek bulmakta güçlük…
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde denizin yakınlarında, güzel kalpli insanların yaşadığı bir kasaba varmış. Bu kasaba da minik bir kedi varmış. Minik kedinin adı Tosbik…
Bir varmış, bir yokmuş. Allah’ın kulu mısır tanesinden çokmuş. Bir zamanlar büyük bir ülkenin yüce bir padişahı varmış. Yüceymiş yüce olmasına ama zamanla değişmiş, bambaşka bir insan oluvermiş. Bir zamanlar…
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde uzak diyarların birinde kuşların yaşadığı bir çayır varmış. Bu çayıra Kuş Cenneti deniyormuş. Kuş Cennetinde çeşit çeşit kuşlar yaşarmış. İçlerinde…
Bir zamanlar, bir gölün kenarında bir kaplumbağa ile bir çift kuğu dostça yaşarlardı. Kaplumbağa ve kuğular boş vakitlerini birlikte geçirerek birbirlerine hikayeler anlatıyorlardı, gölde su içmeye gelen diğer hayvanlarla ilgili…
Bir varmış, bir yokmuş. Tanrının kulu çokmuş. Çok demesi, çok yemesi günahmış. Vaktin birinde bir ananın bir kel oğlu varmış. Günlerden bir gün bu Keloğlan, anasına: – Ana, gel şu…
Geyiğin yapışmış dili damağına.Varmış pınarın başına.Su içmiş kana kana.Gözü takılmış sudaki yansımasına.Bakmış boynuzlarının uçlarına,ortasına, arasına.Boynuzlarının orman gibi olması,gitmiş çok hoşuna.Böyle görkemli boynuzlar,yokmuş başka bir hayvanda.Övünmüş durmuş bununla. Bacaklarını görünce ama,uğramış…
Kartal yuvasını ihtiyar bir meşe ağacını tepesine yapmıştı. Bir yaban kedisi de bu ağacın ortasındaki bir kovukta yaşıyordu. Yerde ise domuz yavrularıyla birlikte huzur içinde yaşıyordu. Yaban kedisinin hainliği olmasaydı…
Günlerden bir gün, bir kurt, avladığı avını yerken boğazına bir kemik parçası saplanmış. O kadar uğraştığı hâlde kemik parçasını çıkaramamış. Boğazı şişmeye başlamış, neredeyse boğulacakmış. Bir kurtarıcı bulur muyum diye…