Bir varmış bir yokmuş… Zamanın birinde kendini çok akıllı sanan bir fırıncı varmış. Fırınında yaptığı ekmekleri satarken hep az malzeme kullanır, ekmeği alanlar fark etmesin diye tartarken poşetine ağırlık koyup tartarmış. Böylece zengin olacağını düşünür, alacağı kocaman arabanın hayalini kurarmış.
Günler, aylar, yıllar geçmiş… İstediği paranın birikmesine çok az bir zaman kaldığını hesaplamış. Çok beklemekten sıkılmış ve ekmekleri daha da küçültüp, zam yapmış.
Zaten fakir olan köy halkı hem aç hem de çaresizmiş. Çünkü fırıncının yaptığını ispatlayamıyor ve de ondan çok çekiniyorlarmış. Kızar da hiç ekmek yapmazsa biz ne yaparız diye düşünüp duruyorlarmış.
Köyde yaşayan en fakir ailenin çocuğu olan ve zekasıyla tanınan Tolga:
-Artık bu işe bir çözüm bulmalıyız, fırıncıyı kızdırmadan ona bir ders vermeliyiz, demiş ailesine.
Babası:
-Aman oğlum, kızarsa başımıza iş açılır, herkes bize kızar ve köyden kovuluruz, demiş.
-Merak etme babacığım ben bir yol bulacağım, demiş Tolga.
Sabah erken kalkmayı çok sevmeyen fırıncı o sabah yine sabahın 4’ünde uyanmış. Kıyafetlerini giyip yola koyulmuş. Fırının kapısına vardığında orada Tolga’yla karşılaşmış.
- Fırıncı Amca günaydın. Ben senin yanında çalışıp, yardım etmek istiyorum. Hem işi öğrenirsem sabahları ben açar, fırını hazırlarım, demiş.
İlk başta bu fikirden pek hoşlanmayan fırıncı biraz düşününce çocuğa hak vermiş.
-Tamam ama sana çok az maaş verebilirim, zaten ben de az kazanıyorum, demiş.
-Hiç vermesen de olur amcacığım, ben sana yardım etmek istiyorum sadece, demiş akıllı Tolga.
Yaklaşık bir ay sonra fırıncı Tolga’ya iyice güvenmeye başlamış. Fırını sabahları Tolga açıyor, fırını ısıtıp hazır ediyor, fırıncıyı bekliyormuş. Fırıncı gelince hamuru hazırlayıp, şekil veriyor, fırına atıyormuş.
O gün Tolga planına başlamaya karar vermiş.
Planı çok basitmiş aslında. Pazardan aldığı altın renkli boyaları şırıngalara doldurmuş ve cebine saklamış.
Fırıncı gelince hamurlarını hazırlamış, şekil vermiş ve her birini fırın küreğine dizip fırına atmak için hazırlamış. Fırıncı bunu yaptıktan sonra hep bir bardak su içermiş. Bunu fırsat bilen Tolga ekmeklerin içine altın rengi boyaları sıkıp yerine geçmiş.
Tolga’nın yaptığını fark etmeyen fırıncı ekmekler pişip çıkana kadar beklemiş her zamanki gibi. Ekmekler fırından çıkınca bir de ne görsün. Her biri altın gibi parlıyor.
Tolga:
-İnanamıyorum fırın altın yapıyor usta, demiş.
Fırıncının gözleri açılmış:
-Ne diyorsun, o zaman daha çok ekmek yapmalıyız. Hem bu ekmekler çok küçük, büyütelim.
Fırıncı hemen ekmekleri kocaman yapıp fırına atmış. Bu sefer Tolga boyaları sıkmamış. Ekmekler normal çıkınca fırıncı çok sinirlenmiş. Bağırmaya, fırına kürekle vurmaya başlamış. Dayanamayıp fırına kafasını sokup elleriyle sağa sola dokunmaya başlamış. Sinirle ve heyecanla hareket ederken fırının sıcaklığını unutan fırıncının elleri o kadar kötü yanmış ki, artık ekmek yapamaz hale gelmiş.
Acısından bunalan ve ellerinin görüntüsünden korkan fırıncı:
-Artık bu fırını da ekmekleri de görmek istemiyorum. Benim param bana yeter. Gidiyorum bu köyden. Al bu fırın da senin olsun, demiş Tolga’ya.
Yaptığı planın başarıya ulaştığını gören ve ekmek yapmayı öğrenen Tolga durumu köy halkına ve ailesine anlatmış. Köy halkı fırını babasıyla onun almasını ve ekmek yapmalarına karar vermiş. O günden sonra köy halkı kocaman, sıcacık ve taze ekmekler yemeğe başlamış. Tolga ve ailesi de artık fakirlikten kurtulmuş ve karınları tok bir şekilde yatağa girmişler.
SEVGİLİ ANNE VE BABALAR EN GÜZEL TÜRK MASALLARI İÇİN TAKİPTE KALIN LÜTFEN.