Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zamanın birinde bir avcı varmış. Bu avcı avlanmaya pek düşkünmüş. Bir gün bu avcının evine misafirleri gelmiş. Evde ikram edecek çok da bir şeyi yokmuş. Ne ikram edeyim ne ikram edeyim diye düşünürken, birden aklına bir fikir gelmiş. Yanında beslediği Çağırtkan kekliği kesmeye karar vermiş. Nasıl olsa yeni bir keklik bulurum diye düşünmüş. Elinde bıçakla Çağırtkan’ın yanına gelmiş.
Çağırtkan, avcının kötü niyetini hissetmiş ve üzüntüyle avcıya;
“Bu nasıl vefasızlık? Yıllarca sana hizmet ettim, yanında durdum. Boğazım patlayıncaya kadar senin için ötüp ötüp tüm keklikleri etrafıma toplayıp, onları yakalamana yardım ettim. Bu mudur benim iyiliğimin karşılığı?” demiş.
Avcı: “Yahu sen hiç acınmayı hak etmiyorsun ki, kendi ağzınla söyledin, keklikleri yakalamama yardım ettin. Kendi türüne, kendi soyuna ihanet ettin” demiş. Ve Çağırtkan keklik ziyafete yemek olmaktan kurtulamamış.
Dememiz o ki kendi türüne, kendi soyuna ihanet edene kimse güvenmez. Güvenmediği gibi onu sevmezler. Bir müddet hizmetlerinde kullanırlar sonra işleri bitince onun da işini bitirirler. Çünkü hainler kurtuluşa eremezler.
EN GÜZEL KISA MASALLAR MASAL SARAYINDA..