Bir zamanlar karlı bir yılbaşı sabahı, büyük mavi kapı çalınmış… Anne:- Clara! Lütfen kapıya bakar mısın? Clara heyecanla merdivenlerden aşağı koşarken özel birini görmeyi umuyormuş ve gelen kişi gerçekten de özelmiş. Clara:- Aaa Jack amca! Jack Amca:- Ho! Ho! Ho! Mutlu yıllar küçük hanım. Clara:- Ha..Ha..Haha… Ben artık küçük değilim amca! Jack Amca:- Ne fark eder ki? Sen her zaman benim küçük prensesim olacaksın ama galiba sen haklısın. Artık kocaman bir kız oldun.
Ah… O zaman yılbaşı oyuncağını geri âlim. Clara:
– Ha… Unut az önce dediğimi! Ben küçüğüm, geçen yılbaşı bana yaptığın küçük balerin kadar küçüğüm. Jack Amca:
– Ho..Ho..Hoho… Jack amca oyuncakçıymış. Her yıl Clara ve Fritz için canlı gibi duran oyuncaklar yaparmış. Clara bütün oyuncaklarını çok severmiş ve onları dolabında saklarmış. Teneke askerleri, bir korsanı, bir balerini, binicileri, tankları, kamyonetleri ve daha bir sürü oyuncağı varmış. Diğer taraftan Fritz’se oyuncaklarına hiç bakmazmış. Oyuncakları hep yerlerdeymiş.
Fritz:
– Bu yıl bana hangi oyuncağı yaptın acaba amca? Jack Amca:- Bu yıl sana çok özel bir şey getirdim Fritz. Oyuncaklarınızı açmak için gece olana kadar bekleyeceksiniz.
Clara:- Aaa Amca Lütfen! Geceye daha çok var. Lütfen! Lütfen! İzin ver şimdi açalım. Jack Amca:
– Ha..Ha..Haha…Çocuklar! Size hayır diyeceğimi biliyorsun. Peki! Hem zaten ben bu yılbaşı gecesinin sihirli olduğunu düşünüyorum. Clara:-Aaa… Amca! O kadar da küçük değiliz. Sihir diye bir şey olmadığını biliyoruz. Jack Amca:- Yaa.. O kadar da emin olmayın çocuğum. Nede olsa bugün yılbaşı. Fritz:
– Yaa.. Boş laflarınız uykumu getirdi. Hediyelerimizi açabilir miyiz artık? Jack Amca:- Ha..Ha..Haha… Tabi ki! Bu seninki ve buda seninki.
Fritz kendi hediyesini açtığında içinde fare kralı görmüş. Fare ön dişleriyle çok ürkünç görünüyormuş. Fritz:- Gerçek gibi görünüyor. Clara! Baksana savaştan sanki az önce dönmüş gibi görünüyor bu. Ama Clara onu dinlemiyormuş. Kendi oyuncağına bakmakla meşgulmüş. Onun oyuncağı Fındıkkıranmış. Uzun, papağan gibi bir burnu varmış. Ve kafası vücudundan daha büyükmüş. Ama bu oyuncakta değişik bir hava varmış ve Clara gözlerini ondan alamıyormuş… Fritz:
– Hahaha! Ne kadar da çirkin! Clara:
-Hiç kimse çirkin değildir Fritz, sadece değişik görünüyor. Fritz:
– Ahaha… Yani çirkin. Clara:
– Değişik çirkin demek değildir. Benim fındıkkıranım çirkin değil. Jack Amca:- Kavga etmeyin çocuklar! Clara haklı Fritz . Değişik çirkin demek değildir.
Bende işte bu yüzden bu oyuncağı sana getirdim Clara. Fındıkkıran’ın uzun burnunu ve koca kafasının ötesindeki güzelliği göreceğini biliyordum. O cesur bir gençti! Tipi eskiden böyle değildi onun.
Fritz:
– Ne demek istiyorsun! Bir hikâyesi mi var? Mutlaka anlat bize. Jack Amca:- Ha..Ha..Haa… Tabi ki! Gelin, şöyle oturalım. Şimdi çok iyi dinleyin. Bir zamanlar bir kraliçe varmış… Kalenin çok çok temiz olmasını istermiş… Elinde bir yelpaze ve bir ayna taşırmış, bakmak için. Yüzü olabildiğince güzel mi diye bakarmış. Ama talihsiz bir günde, talihsiz bir olay olmuş, hizmetçisi tökezlemiş ve halıyı kirletmiş. Masanın arkasındaki duvara krema sıçramış… Kraliçe aşırı öfkelenmiş ve bağırmış. Kraliçe:- Ağhhh! Ne cüretle kalemin güzelliğini mahfedesin! Nöbetçiler! Atın onu dışarı! Bu karar hizmetçiyi çok kızdırmış.
Hizmetçi:- Siz sadece kendinizi düşünüyorsunuz! Yanınızda çalışan insanları düşünmüyorsunuz! Güzelliğin her şey demek olmadığını anlamıyorsunuz! Bu günden ötürü hep pişmanlık duyacaksınız ama şimdi göreceksiniz! Sizi lanetliyorum! Burnunuz daha uzun, kafanızsa daha büyük olacak ancak en sert fındığı kırdığınız zaman eski halinize geri döneceksiniz kraliçe!
Kraliçe tahtına oturmuş ve ağlamış. Kraliçe:- Yüzüm! Ben şimdi ne yapacağım? Ben fındık kırmayı bilmiyorum! En sert fındığı nasıl kırabilirim? Tam o sırada Fındıkkıran gelmiş… Fındıkkıran:- Ben kırabilirim. Sizin yerinize ben kırarım Kraliçem. Böylece Fınfıkkıran en sert fındığı kırmış ve lanet o anda yok olmuş. Ama… Fındıkkıran:- Yüzüme ne oldu! Fındıkkıran’ın burnu giderek uzamış ve kafası da giderek büyümüş! Ama Kraliçe oralı olmamış…
Kraliçe:- Ooo çok çirkinsin! Artık benim güzel kaleme yakışmıyorsun! Git burdan! Ve Fındıkkıran kaleden kovulmuş… Clara:- Ama bu haksızlık! Kraliçe çok acımasızmış! Jack Amca:- Haklısın! Fındıkkıran’ın niye öyle göründüğünü artık biliyorsun. Fritz:- Onun değil! O Fınfıkkıran’ı ben istiyorum! Clara:- Ama sen onu beğenmemiştin! Ayrıca amca onu bana verdi, sen kendi oyuncaklarınla ilgilen. Ama Fritz oralı olmamıştı. Oyuncağı o kadar çok istiyormuş ki onun için dövüşmeye başlamış. İkiside tüm güçleri ile oyuncağa atlamışlar ve Fındıkkıran’ın kolu çıkmış. Fritz oyuncağı bırakmış. Firtz:
– Ben çok özür dilerim Clara! Clara:
– Fındıkkıran’ım! Jack Amca:- Hayır çocuklarım!
Bugün yılbaşı! Sihir vakti! Merak etmeyin Fındıkkıran düzelecek, ben onu onarırım ama sizde onu sabaha kadar yılbaşı ağacının altında tutacaksınız tamam mı? Sihir ancak o zaman fayda eder. Hadi bakalım al şunu. Ben şimdi gidiyorum. Fındıkkıran’ına iyi bak Clara.
Bu eve sihir yapma vakti geldi. Clara o gece uyku uyuyamamış. Fındıkkıranı düşünüp durmuş. Sonunda onun yanına gitmiş ve onu kucaklamış. Kucağına yatırmış ve kendi de uykuya dalmış. Bir süre sonra bir gürültü duymuş, gözlerini açtığında fare kralın canlandığını görmüş! Fare kılıcını çekmiş ve Clara’ya yaklaşmış! Bir anda arkasından bir sürü fare gelmiş, fareler Clara’ya saldıracakmış! Clara onları kaçırmak için ayağa kalkmış. Ama o anda kendisi de fareler kadar küçük olduğunu fark etmiş. Korkudan titremeye başlamış. Tam o anda Fındıkkıran canlanmış.
Fındıkkıran:- Olamaz! Clara! Fındıkkıran Clara’nın odasına koşmuş ve dolabın önünde durmuş. Fındıkkıran:- Dinleyin! Claranın başı dertte! Ona yardım etmeliyiz! Gelin! Beni takip edin! Herkes Clara’yı kurtarmak için aşağı koşmuş. Aşağı indiklerinde farelerle oyuncaklar arasında bir savaş başlamış. Clara kaçmış ve yılbaşı ağacının arkasına saklanmış. Oyuncaklar cesurca savaşmışlar ama sayılar farelere kıyasla çok azmış.
Fındıkkıran çok kötü yaralanmış. Fareler giderek etrafını sarmış. Clara
:- Olamaz! Fındıkkıranım! Clara ayakkabısını fare krala fırlatmış ve fare kıralı vurmuş. Bütün fareler krallarının düştüğünü görmüş ve kaçmış! Oyuncaklarda savaşı kazanmış. Clara:
– Ah! Fındıkkıran! Hayır! Lütfen, lütfen aç gözlerini…
Clara ağlarken yılbaşı ağacı pırıl pırıl parlamaya başlamış. Clara:
– Ne? Fındıkkıran genç bir prense dönüşmüş. Clara:
– Kimsin sen? Fındıkkıran:- Yoksa beni tanımadın mı? Ben Fındıkkıran’ım. Sen o laneti bozdun Clara. Uzun burnumun ve büyük kafamın ötesindeki güzelliği gördün. Clara tek kelime edemeden önce piyano güzel bir melodi çalmaya başlamış. Ondan sonra olanlarsa, gerçekten de sihirliymiş. Clara Fındıkkıran’la danslar etmiş. Anne:
– Clara sabaha kadar burada mı uyudun? Clara:
-Ne? Fare kral nerede? Ya Fındıkkıran’ım. Anne:
– Fındıkkıran elinde Clara. Sen iyi misin tatlım? Jack Amca:
– Herkese günaydın, Clara yoksa sabaha kadar ağacın altında mı uyudun sen?
Clara:- Amca! Fındıkkıran! O genç bir prens. Dün gece canlandı, fare kralda canlandı ve onlar savaştılar ve bütün şekerler dans etti! Fritz:- Şekerler dans etti ve fareler savaştı mı? Ah.. Kendimi suçlu hissediyorum. Ablamın oyuncağını kırdım ve ablam aklını kaybetti. Jack Amca:
– Ha..Ha..Haha… Clara, istersen Fındıkkıran’ ını dolabına kaldır? Sonra da kahvaltı için aşağı gel. Clara:
– Peki amca. Clara kimsenin ona inanmamasını dert etmemiş. Çünkü biliyormuş ki büyüyene kadar Fındıkkırana inanacakmış. Büyüdüğü zaman da günün birinde onu bulacağını ve beraber mutlu olacaklarını biliyormuş. Odasına çıkan Clara Fındıkkıranı dolabına koymuş ve ailesinin yanında olmak için aşağıya inmiş. Nede olsa yılbaşı zamanıymış! Sihir vaktiymiş!