Dramatik bir hikaye!
Bir köy vardı. Küçük bir köy. Bu köydeki insanların çoğu balıkçılıkla geçinirdi. Kimisinin ufak bir teknesi, kimisinin metrelerce ağı vardı. Soğuk, fırtına, kar, buz en büyük korkularıydı. Hep takılırlardı, şakalaşırlardı.
Güle eğlene giderlerdi balığa. Bazen teknelerinin mazotu biter, bazen motorları bozulurdu ama mutlaka birbirlerine yardım ederlerdi. Kimisi ortağıyla, kimisi karısıyla, kimisi de ufacık yavrusuyla giderdi balığa.Atarlardı ağlarını akşamdan. Dua ederlerdi “Çok balık ver Allah’ım” diye içlerinden gizlice. Çünkü borçları çoktu. Tükenmezdi onların borçları. Ama çaresizlerdi
. Ancak balık tutarak ödeyebilirlerdi borçlarını.İyi dinlerlerdi hava raporunu. Çünkü hava bozacaksa bol balık çıkardı. Ağlarını hava bozmadan çekmeye çalışırlardı.Bu köyde birde Garip Musa vardı. Herkes gibi oda balıkçılık yapardı. Eşi hastaydı. Çoğu zaman yalnız giderdi balığa . Okullar tatil olmuştu küçük kızı Asiye de o gün babasıyla gitmek istedi. Babası önce razı olmadı.Ama annesi de
“Bir kere götürüversen şu kızcağızı ne olur ” deyince kıramadı Garip Musa.Çıktılar sabahleyin yola. Yanlarına öğleyin yemek için biraz ekmek, soğan ve çökelek aldılar. Asiye yolda o kadar hızlı yürüyordu ki; Garip Musa kızına kocaman adımlarıyla zor yetişiyordu. Asiye adeta göle giderken yürümüyor da uçuyordu sanki . Nasıl bir heyecandı bu. İnsanı şaşırtıyordu.
Neredeyse koşar adımlarla göle vardılar. Su buz gibi soğuktu. Ama Asiye’nin umurunda değildi. O balık tutacaktı babasıyla. Evin geçimine yardım edecekti. Hem öğretmenleri dememişimiydi “Anne ve babalarımıza yardım etmeliyiz, aile bütçesine katkıda bulunmalıyız” diye . Bütün bunları düşünürken motorun sesiyle kendine geldi . Babası teknenin motorunu çalıştırmıştı bile. Tekneyle gölün üzerinden kayar gibi gidiyorlardı.
Arkalarından su köpükleri havaya savruluyordu.Garip Musa suyun üzerinde yüzen bir bidonunun yanında tekneyi durdurdu. Hemence bidonu nasırlı elleriyle yakaladı. Asiye hemen anladı bu ağlarını bağladıkları işaretti. Garip Musa bidonun ucundaki ipten yapıştı ve başladı asılmaya. Asiye yalvarıyordu içinden Allah’a “Ne olur Allah’ım bol balık ver”.Derken çıkmaya başladı irili ufaklı balıklar. Bunların kimisi iyi para ederdi ama kimisi de satılmazdı.
Bir kasa dolmuştu bile. Asiye sevinçten üşümesini bile unutmuştu. Hava daha bir serinliyordu git gide. Garip Musa akşam hava raporunu da dinleyememişti. “Acabahava bozacak mı?” diye düşünmeye başladı. Kendini değil biricik kızı Asiye’yi düşünüyordu. Üzerlerini de kalın giymemişlerdi.Hemencecik hazırladıkları yemeklerini yediler. Tekrar ağlarını asılmaya başladılar. Bir daldılar ki ağ çekmeye gerilerden gelen o bembeyaz duman topunu fark etmediler bile.
Ağ bitmek üzere iken başını kaldıran Garip Musa sis içinde kaldıklarını anlayıverdi. Ama çok geçti. Ağı çekti bitirdi. Üç kasa balık dolmuştu.”Kızın nasibi iyiymiş. “diye düşündü. Düşündü ama bir de geri dönebilselerdi.Motoru çalıştırdı tahmin ettiği yöne doğru hareket etti. Ama Garip Musa da bilirdi bu şekil de siste gidenlerin hep kaybolduğunu. Tekneyi hiç durmadan sürdü. Sürdükçe olduğu yerde daireler çizdi. Asiye ise tir tir titriyordu. Garip Musa sırtından balıkçı kazağını çıkardı gül yüzlü yavrusunu sıkı sıkı sardı. Yeter ki kızı üşümesin. Böylece gölün yüzünde döndüler durdular. Birden motor stop etti. Gölün ortasında öylece kala kalmışlardı.
Yanlarında ne pusula ne de telefon vardı. Zaten pusula olsaydı yollarını bulurlardı. Fakirlik işte alamamışlardı.Köyde ise hasta anneleri onları merak ediyordu . Hele bir de ortalığı sis bastığını görünce meraktan deliye döndü. İki de bir “Bunlar kayboldu” diye mırıldanıyordu.Çare yoktu artık Garip Musa ile kızı Asiye bekleyeceklerdi. Birbirlerine sıkı sıkı sarıldılar. Saatler geçmek bilmiyordu.
Zemherinin ayazı ortalığı kaplamıştı. Garip Musa üzerinden bir kazağını daha çıkardı ve kızını daha bir sıkı sardı. Ümitlerini kesmişlerdi. Öyle ya her yıl bu göl birkaç can alırdı. Galiba bu yıl da sıra onlardaydı. Bir birlerine daha bir sıkı sarılıyorlardı. Ama gecenin ayazı onlardan daha kuvvetli ve acımasızdı. Saatler yavaş yavaş geçerken tatlı bir uykuya dalıverdiler.Ertesi sabah Garip Musa’nın köye dönmediğini duyan bütün balıkçılar aramaya koyuldular. Aralarken uzakta suyun üzerinde masum masum yüzen Garip Musa’nın teknesini fark ettiler.
Teknenin yanına vardıklarında çok geçti. Baba ve kızın birbirlerine sarılmış cansız bedenleri teknenin içinde uzanıyordu. Soğuktan kas katı kesilmişlerdi.O zamandan beri ne zaman göle gidecek olsam Garip musa ve güzel kızı Asiye aklıma geliverir.
En güzel çocuk masalları için takipte kalın ❤️