Bir varmış, bir yokmuş… Güzel bir sabah, küçük Elif gözlerini açmış. Heyecanla yatağından fırlamış ve hemen annesinin yanına koşmuş. Annesi mutfakta kahvaltı hazırlarken Elif neşeyle, “Anne, bugün ne yapacağız?” diye…
Bir zamanlar, şehrin en eski köşesinde, büyük ve gizemli bir müze vardı. Gündüzleri insanlar müzeyi gezip eski eserleri, heykelleri, tabloları ve diğer tarihi objeleri inceleyerek hayran kalırlardı. Ama kimse, gece…
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak bir köyde, ormanın derinliklerinde yaşayan küçük bir kız varmış. Adı İzel’miş. İzel, çok meraklı ve hayal gücü geniş bir çocukmuş. Günlerini ormanda koşarak, ağaçlara tırmanarak…
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde uzak diyarların birinde kuşların yaşadığı bir çayır varmış. Bu çayıra Kuş Cenneti deniyormuş. Kuş Cennetinde çeşit çeşit kuşlar yaşarmış. İçlerinde…
Bir zamanlar, bir gölün kenarında bir kaplumbağa ile bir çift kuğu dostça yaşarlardı. Kaplumbağa ve kuğular boş vakitlerini birlikte geçirerek birbirlerine hikayeler anlatıyorlardı, gölde su içmeye gelen diğer hayvanlarla ilgili…